shock 1
f. 1. şoke etmek, çok şaşırtmak, sarsmak, dehşete düşürmek. 2. (elektrik) çarpmak. 3. elektrik şoku vermek. i. 1. şok: The news of their victory came as a shock to me. Onların zafer haberi bende şok etkisi yarattı. 2. ruhb. şok, sarsıntı. 3. sarsıntı: The shock of the earthquake cracked the wall. Zelzeleden ileri gelen sarsıntı duvarı çatlattı. 4. sadme, çarpma, çarpış: The shock of the waves crashing against the cliffs could be heard for miles. Dalgaların kayalara şiddetle çarpışı kilometrelerce öteden duyuluyordu. 5. elektrik çarpması: The current gave me a shock. Beni elektrik çarptı. 6. k. dili amortisör (cihaz).